Naht Nedir?

    Naht, günümüzün unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarından biridir. Naht, ağacı kabartma şeklinde yontmak suretiyle şekil verme sanatıdır. Ahşap işçiliği Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişip, zamanla kendine özgü bir niteliğe bürünmüştür.    

    Selçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler genellilkle mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlardan oluşan usta işi eserlerdir. Osmanlı dönemine gelindiğinde sadeleşen eserler sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kur'an muhafazası gibi gündelik  eşyalar olmakla beraber bu sanatın pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, tavan göbeği, mihrap, minber ve sanduka gibi mimarî yapıtlarda da uygulandığını görüyoruz.

    Ağaç işçiliğinde kullanılan malzemeler daha çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağacıdır. Kakma, boyama, kündekâri, kabartma-oyma, kafes, kaplama, yakma gibi tekniklerle işlenen ahşap eşyalar günümüzde de özgün dekoratif eserler olarak kullanılmaktadır. Bu teknikler 19.yüzyılda yaygınlaşmış; Bitlis, Bursa, Gaziantep, İstanbul (Beykoz), Ordu ve Zonguldak gibi illerde halen devam eden, hammaddesine göre  değer kazanan baston ve asaların kullanımı yüzyıllar boyunca sürmüştür. Baston ve  asaların sap kısımları; gümüş, altın, kemik, sedef gibi malzemelerden, gövde kısımları  ise gül, kiraz, abanoz, kızılcık, bambu, kamış vb. ağaçlardan yapılmaktadır.

    Yapılan araştırmalarda İslamiyet’ten önce Orta Asya’da yaşayan Türklerin heykel ve  oyma süsleme eserlerine rastlanmıştır. Bu eserlerde Çin ve Hint sanatının izleri  görülmektedir. Ancak İslam dininin heykel yapma sanatına müsaade etmemesi, Müslümanlar ve Türkler arasında ahşap oyma sanatının ilerlemesine yol açmıştır.

    Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra oyma sanatı daha çok Türkistan’da gelişim göstermiştir. Sonraları Büyük Selçuklu Devleti’nin hakim olduğu ülkelerde meydana getirdikleri mimari eserlerin tezyinatında da oyma işçiliğine geniş yer verilmiştir.

    Anadolu Selçukluları devrinde çini tezyinatına önem verilmekle beraber, oyma sanatı da ehemmiyetini muhafaza etmiş ve Erzurum, Harput, Beyşehir, Konya gibi büyük merkezlerde bu sanatın en güzel örnekleri meydana getirilmiştir. Yalnız bu devirde tezyini  motiflerine sas karakterlerini çini süslemelerinde olduğu gibi daha ziyade geometrik  şekiller teşkil etmiştir.

    Abanoz, ceviz, elma, armut, sedir, gül ağacı, çam vb. gibi ağaçlar üzerine oyma, kakma, boyama, çatma (kükdekari) ve çakma (kafisi işi) gibi tekniklerle bezenmiş ahşap örnekleri Selçuklu Dönemi’nde bu alanda üstün bir düzeye ulaşıldığını ortaya koymaktadır. Düz satıhlı derin oyma, yuvarlak satıhlı derin oyma, eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) gibi oyma teknikleriyle süslenmiş parçalar; düz satıhlı kakma ve kabartmalı kakma gibi kakma teknikleriyle dekore edilmiş örnekler, düz yüzeyli boyama, kabartmalı yüzeyli boyama gibi boyama teknikleri ve kündekari, yalancı kündekari gibi çatma teknikleriyle yapılmış eserler her tekniğin zengin bir repertuar bulundurduğuna işaret etmektedir.

    Bıçak, yüzeyden zemine doğru dik tutarak çalışılan düz satıhlı derin oyma, bıçak kullanarak serbest el hareketleriyle uygulanan ve yüzeyin yuvarlak olmasına özen gösterilen yuvarlak satıhlı derin oyma, yüzey daha derin oyularak zeminin belli parçaları çıkarılarak yapılan, dantel görünümü veren şebekeli derin oyma (ajur) ile bezenmiş paçalar ustaların el maharetini belgelemektedir.

    Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise ağaç oyma sanatı en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Rumî ve hatai dediğimiz çiçek, nebat ve hayvanların stilize edilmesinden  meydana gelen tezyini motifler kullanılmıştır. Mimarî eserlerin iç ve dış kısımları bu  sanatın ustaları tarafından bezenmiştir. Başlıca uygulama alanları da cami ve türbelerin  mihrab ile minberleri, cami ve medreselerde kullanılan rahleler, kapı, pencere, dolap kapakları olmuştur. Evlerde kullanılan çekmece, sandık gibi eşyaların süslemelerini, çeşitli mimari eserlerin iç kısımlarına yazı yazan hattatların yazılarını tahta üzerine  tatbik edenler de bu sanatın üstatlarıdır.